Biz küçükken hepimizin Barbie bebeği yoktu, bazılarımızın pazardan cüzi bir miktara alınmış, parmakla dürtünce içeri göçecek şekilde ince plastikten yapılmış "çakma barbie"leri vardı. Elinde hiç olmazsa en azından 1 tane Barbie bulunan kız çocukları orta halli ya da iyi durumda ailelerin çocukları olurdu ya da alamancı bir amcası, dayısı vs. Benim 3 tane Barbie bebeğim vardı (zengindik biz) ve tüm mahalledeki kız çocukları bir apartmanın içine girer, kilimleri merdivenlere serip üzerinde kanserojeni bol miktarda bulunan çay takımlarımızla su içerdik. O zamanlar tabii ki özel kanallar yok hepimiz TRT ile idare ediyoruz, izlediğimiz en sayko şey "Yakari", o derecede sevgi dolu büyüyoruz. Ama bu dönemlerde unutulmaması gereken bir faktör var...

VİDEO (VHS)

Herkesin evinde video yok, videosu olan komşuya video kasedi kiralayıp gitmek ve çoluk çocuk sırasıyla türk kahvesi (çocuklar kahve içmez kararır teziyle çocuklar 2 lt cam şişede pepsi içerdi) , çay ve ikram, meyve ve kuruyemiş seremonisini gerçekleştirirken kiralanan video kasedi izlemek 80 dönemi Türk ailesinin değişmez ritüeliydi. Aile büyükleri bu geleneği "çocuklarımız eğlensin, şenlensin. Biz de gelişen ultrasonik süper teknolojiye yabancı kalmayalım" endişesiyle sürdürürken unuttukları bir faktör daha vardı...

Kamışına yürüyen suyu farketme dönemine giren veletlerin gizli gizli "erotik" (!) video kasedi kiralamaları...

Bu veletlerden bir çoğu ile mahallede "dizinde en büyük kabuğu olan kim?" yarışması yaparak kaynaşıyorduk ve o dönemler uyandığı an aklında sadece "çizgi film seyredip sonrasında yoğurtlu ekmeğimle doğru sokağa koşup yaramazlık yapmalıyım" olan çocukların en revaçta olduğu zamanlardı... Ama unutulan şey her geçen gün "masumiyet"ten çıkışın bir vizesi gibiydi. Dün "gaadeşiiim" diye sevenler bugün eteğini kaldırıp bir bıdık görme savaşı içine girmişlerdi. Ve tam bu döneme tekabül eden zamanlarda bu erkek çocukları izledikleri erotik video kasetlerinin etkisinde kalarak sapıklaşmaya başladılar (ki biz o zaman bu durumdan çok korkuyorduk, kızımın psikolojisini tahmin edemiyorum). Zar zor, binbir emekle kiralanmış bu kasetlerde aslında erojen bölgeler pek görünmezdi, görünse de "fight club'da saliselik görünen tyler durden" kadar görünürdü. Ama bu yavrularımız o dönemde süt içtikleri uzuvlara karşı merakın freudyenlikle alakasının başka boyuta girdiği zamanlardaydı ve sırf o uzuvlar için bile bu yasak ama heyecanlı eylemi gerçekleştirmenin sarhoşluğu içindeydiler.

Kız çocukları ise bu kasetleri erkek çocukları gibi izleyememiş olsa da mahallede zamanla çalkalanan dedikodular kızların da "oral dönemden çıkıp anal döneme" girdikleri zamana denk geldiği için "merak" tüm çocuklar için kaçınılmaz olmuştu.

İlk izlediği erotik film Lambada olan ben oradaki sevişme sahnelerinde kıkır gülmüştüm, üst kattaki Şükran Abla'ya sürekli Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler video kasedi ısmarlayan çocuk bir anda gitmişti sanki. Bu dönemden sonra mahalledeki diğer kız arkadaşlarımın da benim gibi gözlerinin açılması ile yeni bir eyleme karar verdik...

Barbieleri Seviştirmek!!!

Tabii siz seviştirmek fiilini kullandığıma bakmayın, aslında bir barbielerimizi çaprazlamasına tutarak kafalarını tokuşturuyorduk (kurt işareti yaptıramamıştık ama parmakları yoktu bu bebeklerin). Gel zaman git zaman "yoh argadaş bu böyle olmayacak kızkıza sevişir mi hiç bize bir Ken lazım" diye kafamıza koyduk 5 kız arkadaş. Ama hatırlanır mı bilmem bu Ken denen it çok pahalıydı. Barbie bebek zaten herkesin harcı değildi, Ken almak için de Hulusi Kentmen'in torunu filan olmak lazımdı.

Ve bizim hiç Ken'imiz olmadı...

Cinselliğe en meraklı olduğumuz bu dönemde elime bir Ken geçmişti, bir misafirlik sırasında. Yaptığım ilk iş takdir edersiniz ki pantolonunu sıyırıp erojen bölgesine bakmak olmuştu. Barbie bebeklerin de erojen bölgeleri "invisible" idi ama bir ihtimal Ken'de değişmiştir bu gelenek demiştim ama sonu hüsrandı... Şimdi bakıyorum da özel kanallarda anatomi gayet detaylı inceleniyor, internet denen bela çocuğun masumiyet dönemini 3-4 aya indiriyor ve en kötüsü Zenci Ken bile çıkmış...

Şimdiki Çocuklar Çok Şanssız...